Geçtiğimiz günlerde JPMorgan metaverse üzerine bir rapor yayınladı. Bu konuda paylaştığım bilgiseli çeyrek milyona yakın görüntülenmeye ulaştı. Tweet serisinin sonunda söz verdiğim gibi BTCHaber köşemde konuyu yeniden ele alıyorum.
Rapordaki bazı kavramlara odaklanabiliriz. Bunlardan ilki “dijital kimlikle fiziksel kimliğin mükemmel uyumu”. Nedir bu bahsi geçen uyum?
Gelin hikayeyi geriye saralım. 1990’larda yani Web 1.0 evresinde Anadolu’nun bir şehrinde herhangi bir lise öğrencisinin Japon kültürüne çok ilgi duyduğunu düşünelim. Bu kişi için Japonya’ya gitmek o kültürü deneyimlemek muhtemelen imkansız olacaktı. Çünkü bunu fiziksel olarak yapmak için sosyo-ekonomik şartların yerinde olması gerekiyordu. Dijitalde yapmak ise mümkün değildi. Çünkü Web 1.0 evresinde çoğu kullanıcının bir dijital kimliği yoktu, sadece okuyucu durumundaydı.
Web 2.0 evresinde dijital kimlikler oluşmaya başladı. Fiziksel kimliğimizin bir parçası olarak dijital kimlikler yer aldı. İlk başta eski kuşaklar bu durumu garipsiyor olsa da yavaş yavaş kendilerini aynı serüvenin içerisinde buldular. Web 2.0 evresinde artık bir Japon ile sosyal ağlardan arkadaş olup onun dünyasını 2 boyutlu olarak görebilmeye başladık.
Web 3.0 denilen evrede ise artık dijital kimlik fiziksel kimlik içindeki alanını artırarak tabiri caizse fiziksel kimliği ezmeye başlayacak. Şunu düşünün aynı kişi metaverse‘e gidip Japon mahallesinde bir evde yaşıyor. Sanal gözlük ile her gün saatlerce Japon komşularıyla vakit geçiriyor. Onların özel günlerini, bayramlarını, cenazelerini deneyimliyor. Artık onun için fiziksel kimlik olabildiğince arka planda. 2003 yılında adını bir oyuna veren “Second Life” gerçek oluyor. İşte mükemmel uyum da burada doğuyor.
İyi güzel de, zaten oyun da bunu yapıyordu diyorsanız unutmayın. Buradaki temel fark “mülkiyet”. Metaverse üzerindeki varlıkların mülkiyeti size ait. Web 2.0 platformlarında aslında eliniz başkasının cebinde, Web 3.0’da ise varlıklar gerçekten size ait. Bu güvenlik kriptolojinin sunduğu fikir birliği algoritmalarıyla sağlanıyor.İlginizi çekebilir: Moxie Marlinspike’ın Blokzincir Eleştirisi Üzerine Notlar (2)
Rapordaki önemli bir nokta da deneyimlerin demokratikleşmesi. Geçtiğimiz günlerde Milliyet gazetesi yazarı değerli Barış Yorgancı ile konuşurken İngiltere’de 2000 kuşağı üzerinde yapılan bir araştırmadan bahsetmişti. Araştırmaya göre bu yeni kuşak, fiziksel varlıklara değil, dijital varlıklara önem veriyor. Eğer markalar, şirketler bu değişimi okuyamazsa yeni tüketim paradigmasını anlayamayacak. JPMorgan raporundaki deneyimlerin demokratikleşmesi de aynı kapıya çıkıyor.
Belki o yüzden yeni kuşak lüks bir lokantada yemek yemektense o parayla bir dijital hizmet almayı tercih ediyor. Eski kuşakların zihnindeki “çıkar telefonunu” krizi de aslında buradan doğuyor. Çünkü telefon dijitale açılan kritik bir kapı. Eski kuşaklar fiziksel varlıkları, dijital varlıkların önünde görürken 2000 sonrası kuşak aynı kot pantolonu giymeyi veya ayaküstü bir şeyler atıştırmaya takılmıyor. Fakat Netflix satın alarak farklı ülke sinemalarını deneyimlemeyi önemsiyor. Tıpkı Japon kültürü örneğinde olduğu gibi Netflix örneğinde de gitgide bir deneyimin demokratikleşmesi var. Web 2.0 evresinde izlediğimiz filmlerin yerini Web 3.0 evresinde film setinde sanal gerçeklikle dolanma alacak. Yeni kuşak belki fiziksel varlıklardan kıstığı parayı buradaki deneyimi yaşamak için kullanacak. Çıkar telefonunun yerini çıkar metaverse’ünü alacak. Burada yeni kuşağın içine doğduğu bilgi teknolojilerinin sunduğu fırsatları deneyimleme isteği son derece normal.
Bence rapordaki kritik noktalardan biri de sahteliğin yeni bir boyuta geçmesi ve bunun sonuçları. Web 1.0 aşamasında sahtekarlık en fazla sitelerin sayaçlarında oynama ile yapılıyordu. Siteye 1 kişi girmişse 10 kişi gösteriliyordu. Web 2.0 aşamasında sahtekarlık Twitter botlarıyla, sahte YouTube izlenmeleriyle yapıldı. Bu biraz daha tehlikeliydi çünkü algı manipulasyonlarına kapı açtı. Gerek ulusal gerek uluslararası politikada bu sahte botlar üzerinden gündem oluşturulabildi. Web 3.0 aşamasında ise sahtekarlık yeni bir boyuta geçebilecek. Metaverse üzerinde sahte sanal protestolar, sahte kalabalığa sahip konserler yapılabilecek. Sahtekarlığın yeni bir boyuta geçmesi, post-truth konusunun yeniden yorumlanmasını doğurabilecek.
Burada yeni bir ekonominin de oluşacağına değinen rapor buna Metanomics ismini veriyor. Bu ekonominin sınırlarının nasıl olacağını gelecekte göreceğiz. İçerisinde belli kesişim alanlarını barındıracak. Örneğin blokzincir ile metaverse projelerinin, sanal gerçeklik ile blokzincir projelerinin kesişimleri bunlardan iki tanesi.
Peki şimdi? Nasıl konumlanacağız. Endişe etmeyin, yolun başındayız. Yüzme kitaptan öğrenilmez, suya atlayın diyor JPMorgan. Öncelikle öğrenerek başlayın. Ardından varlıklara sahip olun, kendiniz üretin, bağlantıda kalın.